İtalya bir rüyadır…2 (FLORANSA)
Siena’yı düşünüp hayallere dalmak… Nerde kalmıştık… Hmm, en son araba kiralayarak yola çıktığımızdan bahsetmiştim. İstikameti Siena’ya çevirdik. “Yanık kızıl” rengi görmeye can atıyorduk. Özellikle orada çevirilen filmleri düşününce her yerin doğal film seti gibi olduğu ortaçağ kasabasını düşünürken bile heyecanlanmıştık… Yolculuk… Araba ile yaklaşık 2-2,5 saatte gelebildik. Yolda mola verip ton balıklı sandviçlerimizi yiyip benzin aldık. Bu arada İtalya’da otoyollar müthiş düzgün, ancak otoyol paraları biraz pahalı geldi bize. Siena sokaklarından araba geçmiyor! Bir yerde park edip tabii ki adımlıyorsunuz… Ortaçağ kasabasıyla buluşma… Minik butik dükkanlar (gayet makul fiyatlı) heybetli yanık kahverengi binaların hemen altında. Bu şehir gerçek olamaz diye düşündürüyor insana. Neredeyse kusursuz, tertemiz…
Piazza Del Campo (Siena’nın muhteşem meydanı) karşımıza çıkınca şaşırıyoruz. Çünkü herkes burada yerde oturuyor, yatıyor, güneşin tadını çıkarıyor. Eğimli bir meydan ve tabii ki Siena Kızılı’ndan… Kalkmak istemiyoruz, farklı bir his Siena’da olmak. Meydanın hemen köşesinde İtalyan çok yaşlı bir adamın şarap dükkanı var. Hiç İngilizcesi yok, fakat yaşama dair herşeyi İtalyanca ondan öğreniyoruz. (hesap makinası kullanmıyor ve eski bakkal usulü şipşirin hesap yapıyor, yaptığı indirim ve bize verdiği yöresel ikramlar da cabası). Alabileceğimiz kadar şarap ve yoğun ısrarı üzerine Limonçello alıyoruz. Ortada ihtişamla yükselen Duomo’yu gezip gezmemekte kararsız kalıyoruz (Ne de olsa Vatikan’ı gezdik, daha fazla ne olabilir). İyi ki ısrar ediyorum ve içeri giriyoruz. MUHTEŞEM!!! Tavanlarda resimler, her yerde resimler, ince ince nakış nakış… Tabii ki, dayanamayıp seyir kulesi kuyruğuna giriyoruz. Küçük kahverengi bir şehir, çatılar, çatıların birleşim yerlerinde bol çiçekli teraslar… Seyretmeye doyamasak da zamanımız kısıtlı (sadece 15 dakika veriyorlar). Toscana manzaralarının işlendiği seramik tabak dükkanları, yöresel yemekler ve şarap tadım evlerinin arasından yine meydandayız. Şu kuleyi itsek düzelmez mi… Tam şehirden çıkalım Pisa’ya yolumuz var derken kimse o meydandan ayrılmak istemiyor ve orada kalıyoruz (kalakalıyoruz, değişik etkileyici bir hava var bu Siena’da tarifi mümkün değil. Keşke 1 gece konaklasak diye çok düşündük ama başka Floransa’da otelimizi önceden ayarlamıştık). Arabamıza atlayıp şarkılar türküler söyleyerek Pisa’ya gidiyoruz. Amacımız akşam karanlıkta bu kuleyi görmek… Pisa küçük bir sahil kasabası ve meşhur Pisa kulesi gece ışıl ışıl. Oraya gidip de kule düzeltmece resmi çekmeden olmaz 🙂 Floransa… Bu şirin kasabayı da geride bırakarak, Floransa’da kalacağımız otelimize 2 saatte varıyoruz. Kaldığımız otel, orman yolunda (www.booking.com). Yanında çok eski bir kilise var. Casa per Ferie Villa Castiglione otelimizin adı. Roma’nın minik odalarından sonra burası mimari harikası. Lüks bir otel. Toscana manzarasına doyulmaz. Ertesi gün nihayet açık büfe kahvaltı alıp peynire doyduktan sonra, bu şehri keşfetmeye başlıyoruz. keşke gitseydik… (Aslında amacımız Cinque Terre bölgesine bir tura katılmaktı ancak, zaman kısıtlılığı ve bölgenin çok uzak oluşu, tek başımıza giderken keskin uçurumlu olan dağlardan korkmamız nedeniyle gidemedik. Ancak buna mutlaka zaman ayırmak gerekiyor. Turları geldiğimiz gün itibarı ile kaçırmışız. 100 euro kişi başı, öğle yemeği dahil. Sabah çok erken çıkıyorlar) Floransayı boydan boya ayıran Arno nehri boyunca köprülerin üzerinden yürüyüp üzerinde evler olan ve Floransa’nın simgesi haline gelen köprüye (Ponte Vecchio) geliyoruz. Tüm turistlerin mutlaka uğradığı, gümüşçülerin bolca olduğu bir körü. Buradan şehri izleyebiliyorsunuz. Ardından kültür turuna geçiyoruz. Köprünün hemen yanından Rönesans’nın niçin Floranda’da başladığını sanki kanıtlamak istercesine bazilikalar, katedraller, org konseri veren büyük-küçük kiliseler, Davut heykeli başdöndürüyor…Heykeller, sanki kahramanlıklarını sergiliyorlar. Bir rehberden o dönemde heykellerin en önemli reklam aracı olduğunu ve şehrin gücünü göstermek için ihtişamlı ve savaşçı şekilde sergilendiğini öğreniyoruz. Floransa’da yemek yenebilecek en güzel yerler tarihi yerlerin daha uzağında (bizim orman yolunun girişinde) dar kapılı, geniş avlulu İtalyan lokantaları. En çok burada yemek yedik. Deniz mahsullü makarna (başta yemek istemedik ama sonra bir tabak daha istedik), farklı pizza çeşitleri, ev yapımı şarapla kendimize bir ziyafet çektik. Tiramisiuyu burada denedik ve bayıldık. Bu ziyafetin 4 kişilik toplam maliyeti 60 euro (servis parası içinde kişi başı 2 euro alıyorlar). Yeni rotamız… Yeni rotamızı Venedik olarak belirledikten sonra çok çok dinlenmek için (sabah 5.45’te yola çıkmaya karar verdik) otelimize geri döndük. Floransayı tam anlamıyla gezmek için 3-4 güne ihtiyaç var (biz hakkımızı Siena’da kullanmıştık :))